16 Mart 2020 Pazartesi

Santa Karantina


Şehri tam ikiye ayıran geniş, loş ışıklı bulvar. Geceleri karanlığı ve ıssızlığı delip geçen arabaların sesleri; itfaiyeler, polisler. Bulvardan sağa sola uzanan sokakların hayat verdiği sessiz muhitler. O sokaklar boyunca birbirine sırt vererek dayanmış, yüksek tavanlı dükkanlar ve evler. Perdeler yarı çekili, araç vızıltıları uzaktan geliyor. Başbaşa oturmuş, şarabını dondurmayla kıtlayan iki kişi; içeride sen ve ben, dışarıda bizi midesiz bulan kalabalıklar. Huzurun tanımı bu benim için, huzur bacadan girer gibi giriyor o eve. Kaç kişi sığdırmıştık acaba o iki kişiye son anına dek. Kaç kişi misafir ettik o perdelerin ardında. Tüm geleneğine aykırı biçimde, adım adım birbirimizden uzaklaşarak değil, birbirimize koşarak, yakınlaşarak yaptığımız bir düelloydu bizimkisi, elimizde türbişonlar. Kazananı ben olduğum için, aritmetik hesapla da olsa senden daha cok yaşamış olduğum için, kendimi suçlu hissediyorum. Vicdanım hiç rahat bırakmadı peşimi senden sonra. O kovaladı, ben kaçtım. Kendimi farklı mahallelerin aynı tip evlerinde yaşarken buldum, hep o ilk akşamki huzurumuzu arayarak. Ben o huzuru ararken belki o da bana rastlar diye umardım. Umutlarımın üzerinden seneler geçti. Bazen bir atlı ordusu gibi, bazen bir laboratuvarda hidrojenin oksijenden sıyrıldığı gibi. Sen de ben de biliyoruz ki, artık çok yaşlı bir adamım. En sevdiğim fıkra, yalnızca hatırladığım. Arkadaşlarım sadece hayata devam edebiliyor olanlar. Tek ortak noktaları halen sağ olmaları. Filmlerin sonunu merak etmiyorum hiç. Duygulandığım için değil, tekrar duygulanabilmek için karalıyorum kağıtları. Vitamin görüyorum baktığım her yerde. Eksiğiyle ve fazlasıyla. İnsanlarda, sebzelerde ve meyvelerde. C, B, A, K, ve E. Güneşe çıkamıyorum, biliyorsun. Ellerim titriyor genelde, gözlerim hala sağlam. Düşersem kalkamayacağımı bilerek atıyorum adımlarımı. Son günlerde ağrılarım ısrarcı. Ambülans sirenleri kulağımda sık sık çınlıyor. Ambülanslar da çoğaldı bu şehirde, otelleri hastahane yaptılar. Salgın var, öpüşmüyor insanlar. Sokaklar tenha, benden uzak durduklarını hissediyorum yürüyenlerin. Metroda, otobüste, yakaları burun deliklerine kadar çekilmis, elleri ceplerinde sörf yaparcasına yolalan bir avuç insan. Gazeteler yazıyor, bu geceden itibaren şehrimizdeki insanlar artık dışarı çıkamayacakmış. Bir virüs hepimizi esir almış. Bu ortak düşmana karşı dayanışma içinde olmamız gerekiyormuş.  Yeni bir dünya kuruluyormuş, bizi içine almayacak yeni bir dünya. Çocukluğumun savaş sonrası yıllarını anımsatıyor bütün bunlar. Issız ve izole hayatımı yaşadığım bu evin dışında kalan herkes benimle nihayet eşitlenirken, torunlarımızı bir daha göremeyeceğimi çok iyi biliyorum. Aynaya baktığımda artık kendimi değil; gazete manşetlerini, televizyon haberlerini ve bu haberlerin arkasındaki hikayeleri görüyorum. Hepsi aynada gerçekte olduğundan da yakın görünüyor bana şimdi, hani araba fabrikalarında özenle yazdıkları gibi. Hikayesi olan bütün bu insanlığı seviyorum aslında, hepsini aynada seçebiliyorum. Semtimize hoş geldiniz diyorum. Onları tanıyorum. Beni huysuz, aksi bir ihtiyar olarak gördüklerini biliyorum. Birbirlerine aldıkları hediyeleri aslında pek sevmediklerini, sever gibi yaptıklarını, yıllar içinde duygularının yerini mantıklarına bıraktıklarını, bazı aşklarını unuturmuş gibi yapsalar da asla unutamayacaklarını, birbirlerine benzer olmanın onları ne kadar güvende hissettirdiğini, üzgünüm derken aslında pek te üzgün olmadıklarını, genelde bir hayat boyu elindekilerle idare etmeye çalıştıklarını, ama çocuklarını da, onlara göstermiş olduklarından çok daha fazlasıyla sevdiklerini de biliyorum. Ben de, sensiz yalpalamış olsam da arada, iyi kötü idare ettiğimi düşünüyorum. Senle tanıştığım o tren geliyor aklıma. Gelip karşına oturduğumda tabiatı tam da kalbinden yakalamış gibi olmuştum. Şimdi, gecenin bu vaktinde, tabiata bir kalp borçlu olduğumu hissediyorum. Soluğum kesiliyor ve terliyorum. Vade doldu. Vicdanım artık rahat, yüküm öylesine hafif. Sen ve ben eşitmişiz gibi. Yine düellodaymışız gibi. Sana geliyorum. Hayatımın en mutlu günü.